Esnafımız dükkânına yatırım, sanayicimiz makine parkına yatırım yapmıyor. Siyaseten de durum aynı; dalkavukluk almış başını gitmiş

Bayram arifesindeyiz, bin yılın felaketinin ardından, geçireceğimiz en hüzünlü bayramlardan biri bu bayram olacak. Nasıl hüzünlü olmasın; binlerce insanımızı, can dostlarımızı, kardeşlerimizi, çocuklarımızı, akrabalarımızı kaybettik. 90 saniye de binlerce hatta milyonlarca insanın hayatının değiştiğine tanık olduk. Yaşadığımız şehir, anılarımız, hayallerimiz... Hepsi artık mazi.

Umarım ki bu bayram bütün bu acılar ile yaşamayı öğrenip yeniden hayata tutunmamıza vesile olur. Bu Ramazan bayramın da önümüzde 2 seçenek var. Birinci seçeneğimiz pes etmek:

Yaşadığımız acı denizinde kaybolup hayalsiz, umutsuz bir şekilde, bundan sonra hiçbir şeye çaba göstermeksizin ölene kadar mutsuz yaşamak.

 Ben bu yolun bize yakışacağını düşünmüyorum.

 İkinci seçeneğimizse:

 Hayatın mücadele, azim ve umutla anlamlı olduğunu bilip geride kalanlar için güzel bir gelecek inşa etme arzusuyla yola koyularak onurla yaşamak. İşte bu yol tarihin en kadim zamanlarından beri her türlü yıkıma direnmiş bizim topraklarımızın insanına yakışan bir yoldur.

Artık yeni bir “Adıyamanlılık” fikri geliştirip yola devam etmeliyiz. Artık her şeyi ile modern, ülkede çabalarıyla parlayan, yurt içinde ve yurt dışında gıpta ile bakılan bir Adıyaman için kolları sıvamalıyız. Bu diriliş ancak eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmekle mümkün olur.

Hadi biraz özeleştiri yapalım. Eğitimde ülkede pek esamemiz okunmuyor, sanayideçabalarımız göze batacak şekilde değil, öne çıkan markalarımız yok.

Çok sayıda yer altı ve yer üstü kaynaklarımız olmasına rağmen bir çok konuda öne çıkamadık.

Çok sayıda önemli turizm değerlerimiz olmasına rağmen turizmde çuvallıyoruz. Güçlü bir siyasi lobimiz yok. Ulusal bir marka çıkaramamışız. Sanırım bütün bu olumsuzlukların temel sebebi, önce bir birimize güvenip değer verip, biri birimizi yeterince sevmiyor oluşumuz.

Biz tuvalet kağıdının en ucuzunu kullanıp, malzemenin en “ehven”inin peşinden koşuyoruz. İyi usta değil hep ucuz usta yetiştiriyoruz.

Esnafımız dükkânına yatırım, sanayicimiz makine parkına yatırım yapmıyor. Siyaseten de durum aynı; dalkavukluk almış başını gitmiş. Adıyaman’a hizmet konusunda cesurlara siyasette yer yok.

 Ha! Şunu iyi yapıyoruz; sürekli para, mal biriktirmeyi, cimrilik yapmayı başarıyoruz...

Ama sonuç olarak gördük ki ölümden öte köy yokmuş.

Bu bakış açısıyla, bu yaşam tarzıyla bugüne kadar  hiç bir menzile varamamışız. Bundan sonra cesur olmalıyız. Belki bir daha öleceğiz. Ölüm gerçeğiyle bir müddet sonra yüzleşeceğiz ve yerini zamanını Allah bilir, elimizden bir şey gelmez. Ama kaliteli bir yaşamla, üreterek, bu dünyaya nimetler sunarak, bu dünyanın nimetlerinden de faydalanarak cesurca ölmek bizim elimizde olur.

Hiç düşündünüz mü neden biz İzmir’e, Antalya’ya hatta Adana’ya gıpta ediyoruz. Hadi; şehrimizi hep beraber ayağa kaldıralım. Hadi; bize gıpta ile bakacakları bir yaşamı birlikte inşa edelim. Sahip çıkalım şehrimize, her konuda sapasağlam ve estetik bir kent imar edelim.

Düzenli, akıllı, güvenli, görülmeye değer bir şehir için kolları sıvayalım. Ulaşımıyla, çevreci vasıflarıyla, yapı stokunun estetik ve sağlamlığıyla insanların mutlu yaşayacağı bir kent yapalım.

Hayvan haklarına önem veren, çöpleri düzenli toplanıp sıfır atıkla değerlendirilen, hava ve sanayi kirliliği olmayan bir kent olsun memleketimiz.

Bazen güçlü bir şekilde ayağa kalkmak için iyice dibe vurmak lazım derler ya.. İşte biz tam o noktadayız.

Tertemiz boş bir beyaz kağıt gibiyiz. Ve bu kâğıda dünyanın en güzel resimlerinden birini yapmak bizim elimizde.

Ben bunu birlikte başaracağımıza yürekten inanıyorum. İstenilirse başarılıyor. Biz bunu büyük bir oranda Samsat’ta başardık. Samsat depremlerinin ardından tüm altyapı ve üst yapı elden geçti. Son rütuşlarla ideal bir kent durumuna getireceğimiz Samsat bence güzel bir örnek.

Bu depremi hasar almadan atlattık. Hiç mal ve can kaybımız olmadı. Turizm konusunda hamlelere sahibiz, daha çok üretip dünyaya ihraç ediyoruz. Kendi ölçeğinde bir diriliş yaşamış Samsat örneği önümüzde dururken bu diriliş daha güçlü dinamiklere sahip Adıyaman’da yapmayalım? neden olmasın?