belki bir yirmi - yirmi beş yıl kadar olmuştur. ağrı'da bir çığ felaketi olmuş, iki ya da üç asker çığ altında kalarak hayatını kaybetmişti. 
bizim camiamız bu felaketin demirel hükümeti yüzünden olduğuna inanmış, biz kendimizi düzeltmesek Allah'ın bizi düzeltmek ve aklımızı başımıza almamız için başımıza daha çok fekaletler getireceğini söylemişti.

en ufak bir sel baskınında, kuraklıkta, hatta bir trafik kazasında bile hep Allah'ın bizi başımızdakilerle imtihan ettiği söylenir, onlar başımızdan gitmeden felaketlerin bizim ve ülkemizin yakasını bırakmayacağı anlatılırdı.

sonra demirel gitti, ecevit gitti, çiller gitti, m. yılmaz gitti, baykal gitti, yani gazaba sebep olduğuna inandığımız kim varsa 
öyle ya da böyle bir şekilde tek tek gitti.

ve şimdi gördüğünüz gibi yirmi yıla yakın bir zamandır yaşanan tüm felaketler takdir-i ilahi, kader, hikmetinden sual olunmaz olaylar olaylar kategorisine yazıldı...

demek ki insan başındakileri değiştirince ve baştakilerle arasındaki duygusal yakınlaşma zamanla aşka dönüşünce tüm belalardan, musibetlerden, gazaplardan bir şekilde kurtulmuş oluyor ve tüm nahoş olaylar farkında olmadan Allah'a bağlanıyor.

kişisel sorumluluk, iş bilmezlik, tedbirsizlik tamamen görmezden gelinip tüm sorumluluk Allah'a havale ediliyor.

bunun yanısıra tüm olumlu gelişmelerse Allah devreden çıkarılıp tamamen şahıslara mal edilebiliyor.

sümme haşa, binlerce kez tevbe, Allah suçlanabiliyor ama olaylara sebebiyet etkili yetkili kim varsa bir şekilde masum kalabiliyor.

neyi kaybettik diyoruz ya arada bir, işte biz aşkla bağlandıklarımızdan dolayı kişileri o kadar yücelttik ya da o kadar küçülttük ki, her olup bitenin ya tamamen Allah'tan ya da tamamen kullardan kaynaklandığına inanarak, kadere inanma duygusunu kaybettik.

dün tüm olumsuzlukları kullara yükleyenlerle bugün tüm olumsuzlukları Allah'a bağlayanların aynı camianın insanları olması insanın canını acıtıyor olsa da ders alınması açısından bir ibret-i alem vesikası olarak önümüzde duruyor.

ibret alınması için felaketlerin yaşanması ya da başımızdakilerin değişmesi gerekmiyor. okuduğumuz kitabı başımızdakilere göre yorumlamamamız gerekiyor.

günler, aylar, yıllar geçer, devir değişir, mevsimler değişir ama Allah'ın hükmü değişmez.

siz değişmekle her şeyi değiştirebileceğinizi sansanız bile...

29 temmuz pazar -15.51 2018