Ömrünü insana, özellikle ve öncelikle çocuklara, gençlere, adayan her insan değerlidir, unutulmamalıdır. Hiçbir karşılık beklemeden yapmak daha da önemli.

3 yıldır paylaşıyorum.

Sonucu değişmeyeceğini bile bile...

Bu şehir bu üç ismi unutmamalı.

Özellikle eğitim camiası...

...

Abdulgafur Büyükfırat hocamın ölüm yıldönümü sebebiyle istedim ki eğitim camiasının iki önemli ismini daha hatırlayalım.

Ali Bozkurt. Zeki Gül.

Zira hatırlanmayı değil, unutulmamayı hak ediyorlar.

...

Ömrünü insana, özellikle ve öncelikle çocuklara, gençlere, adayan her insan değerlidir, unutulmamalıdır.

Hiçbir karşılık beklemeden yapmak daha da önemli.

İyi ve doğru insan olmak dışında hiçbir kaygı taşımayanlara selam olsun.

...

Bazen koca bir camiayı tek bir kişi üzerinden tanır, saygı duyarız.

Abdulgafur Büyükfırat:

Eğitim camiasının güzelliklerle bezenmiş en renkli kişiliği... Bilgesi...

Bir insan çalışkan olur, fakat faydasızdır. Zeki olur, kurnazdır. Abdulgafur Büyükfırat, güzelliklerin buluştuğu isim. Hem de birden fazla güzellik. Sessizce ayrıldı aramızdan. Verebileceği çok şey varken alabileceğimiz en az şeyi aldık.

“Siz alıştığımız profilden çok uzak bir yerde duruyorsunuz. Yapılan okullar, sıralar yerine, günde beş dakika kitap oku kampanyasıyla gurur duyuyorsunuz,” dediğimde gülmüştü. Gülüşünün arkasındaki ironiyi unutmayacağız.

Rahmetle ve hürmetle...

Ali Bozkurt:

Yıllarca aynı gazetede yazdık. Son romanımın imzasına koşarak gelmişti. Hastalığından önceki son buluşmamızda Ahmet Saygı hocamla öğretmen evinde yazmak, okumak ve roman üzerine uzun uzun konuşmuştuk.

“Mutlaka roman yazmalısınız. İslam ahlâkını ve öğretisini romanlar ve öyküler üzerinden vermelisiniz. Kurgusu, cümleler, mesajlar sizin olmalı,” demiş, ukalalık etmiştim.

Her zamanki sakin, ölçülü ve seçici, titiz duruşu ve tavrıyla, “Haklısınız. Öyle yapacağım bundan sonra. Çok malzeme var elimde,” diyerek ağzımın payını vermiş, rahatlatmıştı bizi.

Emekli olduktan sonra daha çok çalışıyor, daha çok yoruluyordu.

Unutulmamalı, unutturulmamalı.

Rahmetle, saygıyla...

Zeki Gül:

Kent Konseyinin kuruluş çalışmalarını yönetmişti. Dershaneci... Edebiyatçı...

İyi bir okuyucu ve aydın. Düşündüklerini, söylediklerini yaşayan biriydi. Gazetede müstear isimle yazıyordum. Tanışmak istiyorum demiş. Olmaz demişler.

Beni aradılar.

“Seve seve,” dedim.

Çay ocağında buluştuk.

“Birlikte çalışalım,” dedi.

“Şeref duyarım,” dedim.

Zeki hocamla aynı çatı altında olma, ondan istifade etme şansı kaçırılır mı?

Boş tek bir kelimesi, tek bir cümlesi, tek bir davranışı olmayan ciddi, çalışkan, dürüst insan...

Saygıyla, rahmetle, hürmetle...

...

Bu üç değeri yaşatmak camialarının işi.

Şeref de gurur da camianın.

Atılacak adımlar hiçbirinin işine yaramaz, ancak gençliğin başarı anahtarı, itici gücü, enerji kaynağı olacağı kesin.

Bu kadar açık. Bu kadar net.

...

Vefa, yeryüzünün en onurlu, en içi dolu davranışı. Sizden alınacak hiçbir şey kalmadığı bir sırada size vermek için sabırsızlanmak... Siz istemeden, siz beklemeden, siz ummadan... Ruhunuz, aklınız, vicdanınızla üstelik...

Hatırlanmak ne ki unutulmamak önemli.

Bunun için yaşamak, bunun için yaşatmak...