Ülkücü Hareketin ilk doğuşunda adı, izi ve adımları olan isimdi !..

Ülkücü Hareketi anlatmak için bir roman yazılsa ve hikayesi için Anadolu’nun yiğit kırk delikanlısı seçilse işte onlardan biri olmayı hak edecek olan ağabeyimizdi !..

Ülkücü kimliğini sadece düşüncelerine ve yaşantısına değil aynı zamanda, duruşuna yürüyüşüne ve fiziğine de yakıştırmıştı.

Hani bazı yüksek ve ihtişamlı dağların isimlerini duyar resimlerini görürüz. Fakat yanlarına gidip eteklerinde durup onlara baktığınızda “zirve”

ne demekmiş ve nasıl olurmuş ancak o zaman onu görünce anlar yüreklerinize kadar hissedersiniz.

O dağ sizinle ihtişamlı duruşu ile konuşur.

İşte İSRAFİL ÇELİK ağabeyimizde o dağlar gibi ülkücü hareketin zirvelerindendi.

Onun yanına gittiğinizde bunu hisseder ve konuşmaya başladığında tok sesi ile ve her sözünün üstüne basa basa yalın, sade ve etkili anlatımıyla her zaman yeni bir şey öğrenir ve yeni bir bakış açısını dinlersiniz !..

Asla boş konuşmaz, kalın kahkahalar attığı espirileri bile bir anlam ve siyasi hiciv içerirdi.

O, bu gülerde çok zor bulunan “şu siyasi olayı, gelişmeyi bir ağabeyimize sorayım. İşin içinden çıkamadım” diye düşündüğümüzde aklımıza gelen isimlerdendi. Çok güçlü bir ülkücü lisanla örülmüş diyalektiği vardı. En zor meseleleri bile pratiği kolayca kavranacak şekilde anlatırdı.

Hep anlattı !.. Yıllarca anlattı ve yazdı !..

Elbet nesli içinde onu anlayamayan ve ona özenip onun gibi olamayan bu sebeble kıskanıp çekemeyenlerde oldu.

İstanbul için siyasette dedikodu ve fitnenin kaynağı olarak “Bizans entrikaları” deyimi kullanılır.

Evet “payitaht” İstanbul iken hem Bizans’ta ve hem de Başbuğun dediği gibi bize Bizans’tan geçen kötü bir adet olarak Osmanlı’da da saray entrikaları bilinen bir gerçektir.

Fakat “Başkent”, Ankara olduktan sonra artık siyasi fitnenin ve dedikodunun merkezi değişti.

Siyasi fitnenin başı Ankara’ya yerleşti.

İşte İSRAFİL ABİ ve arkadaşları, 68 kuşağının bayrak ülkücü ağabeylerimiz maalesef 70’li yıllarda İstanbul’da okuyor oldukları ve İstanbul’da keskin sert bir mücadelenin içinde bulundukları için, Ankara’da kaynatılan aleyhlerine olan fitne ateşini çoğu zaman söndürmeye yetişemediler.

Sadece Ankara’da okumanın, bulunmanın ve Genel Merkeze sık sık uğramanın ve de Başbuğa yakın olmanın avantajını kullanan aynı nesil ülküdaşları, hareket içinde 5. Kol faaliyeti yapanların fitnesine alet oldu ve İSRAFİL Abi başta olmak üzere o yıllarda komünist harekete karşı yılmadan, cesurca ve sürekli dik duran, mücadele eden ağabeylerimizi genel merkez yönetiminden ve siyasi stratejik kararların alınmasından uzak tuttu ve dışlamaya çalıştı.

Ülkücü Hareketin “Türkçü” damarından ve bu damarın güçlü bir şekilde temsilinden rahatsız olan 5. Kol suflörleri; sürekli “ırkçılık” suçlamasının siyasi baskısına direnç göstermeyen daha pasif karakterli fakat genel merkezde çalışan dönem arkadaşlarını etkiledi ve haksız suçlamalara uğramalarına sebeb oldu.

Bir gün inşallah ülkücü hareketin gerçek tarihi şahsi övünmelerden sıyrılarak yazılırsa bu gerçekler yazılacak ve gelecek dava insanlarına örnek olmak üzere tarihe not düşülecektir.

İşin en ilginç yanı İSRAFİL ABİ ve İstanbul’daki arkadaşlarının muhatap oldukları suçlama “Türkçü” olmaları ve 1969 kongresinden sonra “dini söylem ve sloganlardan” uzak durarak “Türk-İslam” sentezi saçmalığına karşı duruşlarında ki katılık idi.

Kim haklı çıktı ?!

Elbet onlar!.

68 nesli ülkücüleri birer birer aramızandan ayrılarak vuslata eriyorlar.

Onların ardından elbet üzüntü ve taziyelerimizi söyleyecek ve yazacağız. Fakat aynı zamanda haklarını teslim ederek mücadelelerindeki ders niteliği taşıyan olayları da genç nesillere aktarmamız gerektiğine inanıyorum.

Eğer İSRAFİL ABİ ve İstanbul’da o çetin yıllarda mücadele veren kadro, ANKARA’da ki stratejik akla eklemlense ve birlikte karar alınsa idi bugün Hareketimiz çok başka yerlerde olurdu.

Mesela Rahmeti Muhsin başkanın ayrılması olmazdı.

Mesela MHP’de kalsaydım az daha dinimden olacaktım diyen sığ siyaset yağdanlığı, bu sözlerini unutup yeniden MHP’de vekil olama fırsatını bulacak süfli siyaset ortamını bulamazdı.

12 Eylül İhtilali, hareketimizin üzerinden böyle fütursuzca geçemez ve cezaevlerinde hareketimiz cemaat-tarikat kıskacında parçalanmaz idi.

Çok hızlı ve olaylı geçen yıllardı.

Her şey 3-5 yıl içinde oldp bitti !.

Ne onlar kendilerini anlatma fırsatı bulabildi ne de ANKARA onları dinleyecek ortamı bulabildi.

Başbuğ’dan onları hep uzak tutan bir halka her zaman mevzide idi.

Fakat buna rağmen hiç biri “Giray Han” gibi yapmadı.

Asla davalarını siyasetin süflileşmiş pazarına sürmediler.

Hangi makam ve mevkide, nerede olurlarsa olsunlar, Türklük ve Ülkücülük onların hayatlarında her zaman vazgeçilmez öncelikleriydi.

İSRAFİL ABİ, sen Erzurum yaylalarının sert ve keskin esen soğuk rüzgarlarının pişirdiği yiğit bir Türk Evladı idin. Sert ve tavizsiz yüz çizgilerini ve kalın kaşlarını sadece Türklüğün düşmanlarına gösterdin.

Ama ülküdaşların ve arkadaşların için her zaman yumuşacık ve sımsıcak bir kalbin sahibi oldun.

Belki üst düzey siyaset makamlarında bulunmak sana “Ankara entrikalarından” dolayı nasip olmadı.

Belki de Allah seni tek başına gireceğin bu siyaset pazarından korumak istedi. Çünkü sen her zaman ancak ülküdaşlarınla birlikte bir kadro hareketi ile ülkeye hizmet edileceğini düşündün.

Ve ölümcül olduğunu bildiğin ağır hastalığına rağmen bir ışık yaktın ve bizleri çağırdın. Hastane odalarında konuştun.

Hani derler ya son nefes son nefere kadar…

Sen son nefesine kadar görevini yaptın ve son nefer olmaya yeminli ülküdaşlarına vasiyetini bıraktın.

Şimdi sıra senin ardında kalan mücadele arkadaşlarında ve örnek olduğun bizlerde.

2023 yılı seçimlerinde Türk Milliyetçilerinin bir adayı çıkacak ve inşallah Türk Milliyetçileri “Yürütmenin” asli unsuru olacaktır.

23 Ekim 2021 de sayfanda şöyle yazmıştın abi !..

“Bu seçimde: egemenlerin isbirlikcilerin,karanlık odaklarin, Cumhurbaşkanı adayını belirleyip halka dayatip seçtirmelerine imkan ve fırsat vermeyeceğiz. Devleti Türk Milliyetciligi temel felsefesine,çağdaş demokratik insani değerlere,akla, ilm i gerçeklere, çağın ihtiyaçlarına, icaplarina uygun olarak yeniden yapılandıracak, emperyalizme sömürüye son verecek, ruhların hür adaletin hükümran olduğu bir düzeni gerçekleştirecek, Milliyetçi kadrolarla Ülkeyi yönetecek bir Cumhurbaşkanı adayı gösterip sectirmenin dışında hiç bir kurtulus yolu ve umudu yoktur. Bu yolda bizimle yürüyecek olanlar yeni bir çağa yeni bir geleceğe ışık olacaklardır.”

İSRAFİL ÇELİK

Sen son nefesine kadar görevini yaptın!

Şimdi sıra bizde!

Sözümüzdeyiz!.

Çalışacağız abi!..

Allah seni Rahmeti ile kucaklasın !..

Mekanın cennet olsun !..

Hakkı Şafak SES