Başbuğ’u ahirete yolcu yolcu etmiştik.
Tüzük gereği 45 gün içinde MHP’nin olağan üstü genel kurul yaparak yeni genel başkanını seçmesi gerekiyordu.
Adaylar, Tuğrul Türkeş, Devlet Bahçeli, Ramiz Ongun, Enis Öksüz ve Muharrem Şemek idi.
Çok hızlı ve karma karışık duygular içinde hızlı bir kongre süreci yaşıyorduk.
Tuğrul Türkeş’e karşı diğer dört aday bir ittifak içinde idi ve ortak bir strateji izliyordu.
Divan başkanlığı için Tuğrul Türkeş karşıtı adaylar bir isim üzerinde birleşti.
İkinci olarak da aldıkları ortak karar ise ilk tur seçimlerde Tuğrul Türkeş’in karşısında, kim tek bir oy fazla alırsa, ikinci turda diğer üç aday tek bir oy fazla alan aday lehine adaylıktan çekilecekti. 
Kampanya devam ediyordu.Son on günün içindeydik.
Tuğrul Türkeş’in önde olduğu görülüyordu.Zaten vekaleten MHP’genel başkanlığını yürütüyordu.

Ramiz Ongun, TGRT Televizyonunda bir canlı yayına katılmıştı. Program esnasında canlı yayının bitimine yakın bir zamanda Almanyadan Ozan Arif programa katılarak Ramiz Ongun’ un aleyhine ağır eleştirilerde bulundu.Ve Devlet Bahçeli lehine tavrını açıkladı.
Programa katılmasını daha sonra öğrendiğimize göre Şevkat Çetin organize etmişti.

Kongrede ilk tur oylama neticeleri şu idi.
Tuğrul Türkeş 475
Devlet Bahçeli 321
Ramiz Ongun. 254
Enis Öksüz. 101
Muharrem Şemsek 80

Tuğrul Türkeş’in karşısında ki muhalefetin oy toplamı 756 idi.
Tuğrul Türkeşin kaybedeceği belli olmuştu.
Zaten divan başkanlığında ki adayı Turgut Altınok’ta divan başkanlıpı seçimini kaybetmişti.

Devlet Bahçeli ile Ramiz Ongun arasında ki oy farkı 67 idi.
yani 35 delegenin Devlet Bahçeli’den değil de Ramiz Ongun’dan yana tavır koyması ile dengeler değişecek ve Devlet Bahçelinin etrafında değil, Ramiz Ongun’nun etrafında birleşilecekti.
Verilen söz oydu.
Herkes, yani Ramiz Ongun, Enis Öksüz ve Muharrem Şemsek verdikleri sözde durmuşlar ve adaylıktan Devlet Bahçeli lehine çekilmişlerdi.

Ve bu 35 oy dengesinde O günlerde Rahmetli Ozan Arifin Devlet Bahçeliye verdiği açık destek, hareketteki etkisi ve sevilirlliği açısından çok çok önemli idi.
Yani Devlet Bahçeliyi pişiren corbada sadece tuzu değil, yağı ve ateşi vardı.

Şimdi bu tarihi olayı ve gerçeği tüm çıplaklığı ile ve abartmadan, köpürtmeden, ayrıntıya, dedikodulara girmeden anlatmamın sebebi şudur.

Hani son günlerde “bir helalleşme” çağrısı oldu ya işte onun sıcak gündemi ile örtüştüğü için bu hatırlatmayı kendimce önemli gördüm.

Ayrıca O kongre günlerini yaşıyan ve halen Devlet Bahçeli ile birlikte siyaset yapan “yaşı büyük arkadaşlarada” bir sözüm var.

1997 yılında henüz doğmamış ya da annesinin henüz o yıllarda altlarını bezlediği gençlerin “Türk Töresini ve İslam 
edebini”
çiğneyen söz ve davranışlarının ayıbı onların değil sizindir.

Her halde o günlerde ki katkıdan emin olan ve olayın yakın şahidi Şevkat Çetin, Ozan Arife rahmet dileyen Bahçelinin yakınında ki tek kişi oldu.

Ülkücü Hareketin tarihine kalemi ve yüreği ile adını yazdıran büyük Ozanımıza tekrar rahmet dilerken, soralım; sizce şimdi helalleşmek sırası kim de?