1970 li yıllarda SCCB yayılmacılığına ve komünist ihtilale karşı Ülkücüler can siparene bir mücadele verdiler. O dönem Türkiye için coğrafi tarihi sebeplerden dolayı kominizim kapitalizmden daha yakın bir tehlikeydi.

Gorbaçov sonrası NATO için SSCB yakın tehdit olmaktan çıkınca, NATO varlığının devamı için İslam ülkelerini İslam’ı yakın tehdit olarak değerlendirdi ve İslam coğrafyası bu nedenle çeyrek asırdır kan ağlamaktadır.

NATO için tehdit algısı değişince 12 Eylülle biçilen ezilen ülkücü hareketi de devlet içinde etkınlığını azaltmak, Ortadoğu’da ki planları hayata geçirmede politik ayak bağı olmasın diye de Ülkücüler bilinçli planlı bir çalışmayla dağıtıldı erıtıldı.

BOP planın Türkiye ayağının önündeki engel isimde camianın en saygın ismi Muhsin Yazıcıoğlu ’da BOP kapsamında Suriye ve Doğu-Güneydoğu’yu özerk haline getirip parçalamak planı olan barış surecine karşı olduğu içinde taammüden öldürüldü.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye dayatılan sistemde de Ülkücülere DÜZENİN PAYANDASI görevi biçildi. Etrafa savrulup dağıtılan ülkücüler bu milletin alyuvarları bir nevi sigortasıdır. Yarın bir gün beka sorunu söz konusu olursa cepheye koşacak canını verecek bunlardır.

Bu gün 1970-1980’li yıllarda kardeş olan biri biri için ölen Ülkücüler HDP hariç bütün sıyası partilere dağılmış olarak parti yöneticisi milletvekili vs olarak siyaset yapmaktadırlar, Ülkücüler kendilerinin kurduğu kendi partilerinde kendi program ve tüzükleriyle halkın karşısında olmalıdırlar.

 Bu gün Türkiye de sistem tıkandı, ekonomide tüketim toplumu olduk, yargı Türk tarihinde hiç bu kadar hırpalanmamıştı, eğitim yerlerde sürünüyor 15 yıl İngilizce ders alan bir Türk çocuğu İngilizce konuşamıyor, tarımda patates soğan inek ithal eden bir ülkeyiz. Türkiye’nin ağır sorunlarının çözümü mevcut siyasi politikalarla mümkün görünmüyor, dış bağlantılı sarı partilerde bu sorunları çözemezler geleceğe katlayarak taşırlar.

O zaman Ülkücüler bu durum da ne yapmalı?

 Milletin bağımsız bağlantısız sadece milletten güç alan kuvveyi millîye ruhlu Ülkücülerinden emek vermiş, çile çekmiş, hapis yatmış bedel ödemiş büyüklerinden müteşekkil bir heyet oluşturulmalı, bu heyet, bir siyasi yapıyla siyasi varlıklarını ortaya koymaları gerekmektedir.

Bu yapı kurulduktan sonra, bu ülkenin menfalarını gözeten kesimlerle ortak ekonomik ve sıyası hedefler hususunda anlaşarak Türkiye’yi düzlüğe çıkarana kadar koalisyon benzeri bir yapıyla hareket etmeleri gerekmektedir. Türkiye’nin yükünü bu günkü CHP de tek başına taşıyamaz, bu günkü Türkiye’de bunu ülkücülerde tek başına omuzlayamazlar.

Halk her şeye rağmen AK partiye inanmak istiyor ondan ümidini kesmiş değil, İstanbul seçimi gidilen yolun AK parti için iyi bir yol olmadığını vatandaş İstanbul seçimlerinde oylarıyla ortaya koydu. Bu dakikadan sonra AK parti üretim ekonomisine geçmeyip, yargı bağımsızlığı, adaleti işler hale getirme, gelir dağılımı, para piyasasını ve dış ilişkileri normale döndürmezse ilk dalgada AK parti alabora olur ve Turgut Özal’ın ANAP’ından daha çabuk erir gider..

Görünen şu ki Türkiye iyi yönetilmiyor ve halk gelecekten endişeli. Bu endişe ve kaygılarla yaşama devam etme bu milletin hakkı değil. Vatandaş inanıyor oy veriyor hayal kırıklığı yaşıyor.

Siyaset kurumunun görevi bunalımları aşmada çare üretmektir, maalesef etrafımıza baktığımızda siyaset kurumu ve temsil edenler kendileri başlı başına problemler.

80 milyon genç nüfusu yer altı ve yerüstü kaynaklarıyla Türkiye 2019 yılında bu halde mi olmalıydı?  yazık ki yazık…

Allah(c.c.) encamını hayreyleye bizden söylemesi…