Türkiye’nin, her alanda tam bağımsız güçlü bir ülke olma yolundaki hızı bu türden darbeler vasıtasıyla kesilmiştir

“Bizim çocuklar başardı” diye sevinenlerin yaptırdığı 12 Eylül darbesiyle birlikte on binlerce zeki ve idealist  genç mağduriyeti ve zulmü hücrelerine kadar yaşamıştır. 

12 Eylül’de memuriyet hakları ve hürriyeti elinden alınmış, çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya bırakılmış bir kişi olarak en kötü demokrasinin bile en iyi darbeden daha evla olduğunu ifade etmek isterim.

Darbe dönemleri; keyfiliğin, insafsızlığın, eziyet ve zulmün tüm hoyratlığıyla yaşandığı, aynı zamanda bir çok meselede dışa bağımlılığın daha da arttığı, ülke için hayati olan konularda tavizlerin verildiği zamanlar olmuştur.

Ülkemiz darbe dönemlerinde hem ekonomik olarak hem de sosyal huzur bakımından girdaplara girmiş, olağan siyasi hayat darmadağın edilerek demokrasi kesintiye uğratıldığı için kahir ekseriyetle vatandaş depolitize edilmiş çaresiz bırakılmıştır.

12 Eylül’ün arkasındaki güçlerin ülkemizle ilgili kimler ile ne hesaplar yaptığı ise daha sonraki yıllarda daha net görülmüş en çarpıcı örneği ise Yunanistan’ın NATO üyeliğine 12 Eylül cuntası evet demiştir.

Türkiye’nin, her alanda tam bağımsız güçlü bir ülke olma yolundaki hızı bu türden darbeler vasıtasıyla kesilmiş, yepyeni sıkıntılar ortaya çıkarılmıştır.

Bugün bölücü terör diye karşımızda olan belanın temelleri, bilerek veya bilmeyerek, 12 Eylül Cuntasınca ceza ve tutuk evlerindeki uygulamalar başta olmak üzere sosyal hayat ile ilgili yaptıkları bir takım akıl almaz uygulamaların bir sonucu olmuştur.

12 Eylül darbesinin mimarlar ve figüranları, vatanın selameti için canını bile verenleri de vatana asi olanları da dövmüş, bir sağdan bir soldan astık diyerek zulme uğratmıştır.

Yaşanan acılar uzun yıllar sürmüş, birçok insanın hayatı maddi ve manevi altüst edilmiş kısaca her kesimden insanımız ve ülkemiz kaybetmiş darbenin hamileri ve piyonları kazanmıştır.

Türkiye gerek siyasi konumu, gerekse tarihi gücü ve jeopolitiği itibarıyla her zaman hedefte olan bir ülke olduğu için üzerine dönem, dönem içeriden ve dışarıdan kirli tezgahlar kuruldu ve kurulacaktır.

Yerli ve milli olmayan her türden fikre ve fiiliyata ve siyasi akımlara karşı hem uyanık olmalı hem de sorumlu davranmalıyız.

En büyük gücümüzün birlik ve beraberliğimiz olduğunu ve başka Türkiye’nin olmadığını asla unutmamalı, rahmetle andığımız Abdürrahim Karakoç ağabeyimizin;

“Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,

Bana zindan olur Maraş, Elbistan

İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan

Susarsam, hakkını helâl etmesin.”

dediği gibi Türk-İslam davasından vazgeçer, darbecilere, PKK/KCK-PYD/YPG,FETÖ,DEAŞ terör örgütleri ve LGBT’ciler ile bunların yandaşlarına ve sahiplerine karşı, devlete, millete, vatana ezana, bayrağa, birliğimize, dirliğimizi, istiklal ve istikbalimize canımız pahasına sahip çıkmazsak, ceddimiz de, millet de, tarih de, zaman da hakkını helal etmesin.

12 Eylül’de ve diğer darbelerde, ilk Ülkü şehidimiz Ruhi Kılıçkıran ağabeyimizden bu güne kadar şehadetle kucaklaşanlarımıza ve vefat eden davamızın büyüklerine bir kez daha Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Milletçe aydınlık geleceğimize yönelik başlayan Türkiye Yüzyılında istiklal ve istikbalimize hep birlikte sahip çıkıp hizmet etmek şuuruyla ay yıldızlı al bayrak altında sonsuza kadar hür ve müstakil bir ve beraber yaşamayı Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.