Samimi insanları kırmanın bir anlamı yoktu gelecekte kesin olarak olacağına inandığım Türk milliyetçilerinin siyasi hedef birliğine bir faydası da olmayacaktı
BAHÇELİ’NİN SÖYLEDİKLERİ ?!..
Uzun zamandır Bahçeli’nin söyledikleri üzerine yorum yapmıyorum, yazı yazmıyorum.
Çünkü Türkiye’de gündem olan tüm açıklamalarının Türk milletine yönelik yeni bir 5. Kol faaliyetinin dolaylı işaret fişeği olduğunu düşünüyorum.
Bu kanaate vardıktan sonra da cevapların ona değil algıyı, kurguyu ve planları yapanlara vermenin ve onları işaretlemenin, dostları uyarmanın daha doğru olduğuna inanarak o sözlerin gerçek muhataplarını düşünerek yazmaya çalıştım.
Çünkü MHP’de olan samimi insanları kırmanın ve üzmenin bir anlamı yoktu ve gelecekte kesin olarak olacağına inandığım Türk milliyetçilerinin siyasi hedef birliğine bir faydası da olmayacaktı.
Bahçeli’nin Türk milliyetçilerinin birliğini ve gücünü dağıtan her açıklamasını tek tek sıralamanın, listelemenin artık bir değeri ve bir anlamı da yok.
“derörsüz Türkiye !”
“Kurucu Önder Abdullah Öcalan…”
sözleri ile başlayan kışkırtıcı açıklamalarına yeni anayasayı “Kurucu anayasa anlayışı ile yapalım” çağrısı ile son noktayı koydu.
57.Hükümet döneminde Başbakan yardımcısı iken Ermeni vakıf mallarının tümünün iadesi ve geri verilmesinin önünü açan kanunu imzalarken; Türk Ocaklarının Atatürk zamanında yapılan genel merkez binasının Türk Ocaklarına geri verilmesi için hazırlanan kanun taslağını imzalamadığı gibi MHP li vekillerin de imzalamasını yasaklayarak meclis genel kuruluna inmesini engelledi.
O gün aslında bugüne kadar izleyeceği siyasi çizginin stratejik işaretini vermişti.
O çizginin özeti şuydu:
“Ben Türk milliyetçilerinin ve Türkçülerin umduğu beklediği hiçbir kararı almayacağım hiçbir faliyette bulunmayacağım.
Başlarını dik tutacak tek bir adımı atmayacağım.
Mazinin izlerini taşıyan tüm etkinlikleri de yasaklayacağım ve 1980 öncesi “ülkücü mücadeleyi” veren nesli de tüm hatıraları ile birlikte sileceğim.
Ve anlaşılan bu çizgisini son nefesine kadar da değiştirmeyecek !
Türk milliyetçilerinin fikri çizgisine ters, hakarete varan kararları ne kadar almaya devam ederse etsin.
Türk milliyetçiliği fikir hareketinin Türkeş çizgisinde ki “ülkücü” dünya görüşünü ve varlığını asla zayıflatılamayacak ve Türk siyasi tarihindeki gelecek iktidar yürüyüşünü de asla engelleyemeyecektir.
Artık Türkiye’de siyaset sahnesinde üç akım vardır.
Sıralarsak;
1-Sovyetler’in dağılmasından sonra bir türlü dengesini henüz bulamayan ve “Batı” endeksli, siyasi geleceğini AB’ye bağlamış olan ve CHP’de örgütlü sol-sosyal demokratların öncü olduğu siyasi merkez.
2- 23 yıllık iktidar döneminde “ümmetçi-hilafet” rüyalı dinci siyaseti temsil eden AKP’de kurumlaşmış “takiyyeci” siyaset tüccarı cenah.
3- Dağınık, milliyetçi tek bir partide temsil edilme şansını kaybetmiş olmasına rağmen Türkiye’nin siyaset gündeminde en diri ve en çok tartışılıp üzerine hesap yapılan “ülkücüler” özelinde Türk milliyetçileri !
Dağınığız evet ama civanın özelliğinde bir dağınıklık bu.
Bildiğiniz gibi civa sıvı ağır bir element. Dağılıp parçalandığı zaman ufaklı büyüklü küre ve kürecikler halinde top top ayrılırlar bir birlerinden
Sonrasında uygun bir eğimde birleşince veya yan yana getirildiğinde eski şeklini alır ve tek kütle haline gelir. Fakat yalnız civa elementinde olan bir özellikten dolayı tekrar birleştiklerinde her parçanın birleşme izi asla belli olmaz ve hiç bir şekilde önceden dağıldığına dair de bir iz taşımaz.
İşte Türk milliyetçiliği de Türk siyasetinde yarınlarda tek bir hedefte birleşme zorunluluğu ortaya çıktığında aynen civa gibi bir araya gelecek ve dünün tüm ayrılıklarını unutacak ve hiçbir kötü hatıranın izini taşımayacak ve de fetret devrinin tüm ihanetlerini silip atacaktır.
İşte o gün “Kurucu Önder Abdullah Öcalan(!)” ve “kurucu anayasa anlayışı(!)” sözlerinin sahipleri, söyleyenler ve savunanlar ister yerin üstünde ister yerin altında olsun manevi azabı ya vicdanlarında ya da ruhlarında yaşayacaklar ve tadacaklardır !
Pratiği iflas etmiş ve mağlup olmuş henüz yeni bir hikaye yazamayan CHP önderliğinde ki siyasi merkezin Türkiye’nin geleceğinde hem fiziki ve hem de fikri iktidar olam şansı yoktur.
Yorgundur, bagajı doludur ve yeni tezler üretememişlerdir. Alfabeleri eskidir.
23 yılda “hilafetçi” dinci siyasi ekibin hikayesi de sadece kendilerine değil istismar ettikleri İslam inancına da büyük zararlar vererek bitmek üzeredir.
Zengin, dünyevileşmiş, nefsi enaniyetleri tavan yapmış bir siyasi ekibin de artık yeni bir hikayesi yoktur.
Baş örtüsü ve inanç sömürüsü ile yeteri kadar seçim kazandılar.
Türkleri de çok kızdırdılar !
Çoğu kadroları avını yutmuş bir boğa yılanı gibi bir köşeye çekilip amudu ile yuttuklarını sindirecek kuytu bir köşe aramakta ve sıvışmanın hesaplarını yapmaktadırlar.
Buraya kadar !
Onlar içinde artık bundan sonrası yok.
Dünyada gelişen olaylar ve ülkelerin güvenlik öncelikleri “milli devlet” yapısını yeniden diriltmiştir.
Batının insan hakları, demokrasi, eşitlik, adalet ve hümanizm masalları çok kötü örnekler ile iflas etmiştir.
Dünyaya eşitlik ve adalet getirme iddiasında ki batının tüm fikir ve ideolojileri iflas etmenin ötesinde rezil olmuş yerlerde sürünmektedir.
Tek tarihi gerçek kalmıştır:
“Tarih milletler mücadelesidir !”
Ve milletleri tarihi mücadelede zafere ulaştıracak tek bir fikir vardır oda Türkün temsil ettiği şekliyle merkezinde “milletin” olduğu “milliyetçilik” fikridir.
Hiç bir siyasi hamlenin ve komplonun bu gerçeği değiştirme ve mağlup etme şansı yoktur.
Sadece geciktirebilirler ama asla önleyemezler.
Hakkı Şafak Ses