Kafka’nın metamorfoz yani dönüşüm hikayesi insanın kendine yabancılaşmasını, Yakup Kadri’nin Yaban romanı ise insanın kendi cinsine karşı yabancılaşmasını anlatır. İlki içe dönük ikincisi dışa dönük yabancılaşmadır. İlki silik, mıymıntı bir Yahudi’nin, diğeri savaş yaşamış bir Türk'ün kaleminden çıkmıştır. İlki batılı ikincisi doğuludur. Bu iki eser medeniyet anlayışındaki farkı gösterdiği kadar, insanlığı bekleyen ruh halini de işaret eder.

Dönüşüm'de kendine yabancılaşan Samsa, hayvanlaşır, ezik bir böceğe dönüşür. Dünyada varlığı veya yokluğu hissedilmez.Kendine yabancılaşma ve uyumsuzluk hali geçen yüzyılda Kafka gibi hastalıklı, derin düşünen, ezilen birçok kişiyi rahatsız etmiştir. İntiharların çoğalmasını arkasında bu yabancılaşmanın doğurduğu Halet-i ruhiye olduğunu unutmamak gerekir. Bu yüzyılda ise aynı ruh hali bütün insanlığı rahatsız edecektir. Çünkü dijital mecra insanı hakikatten koparıp özüne yabancılaştırmaktadir. Sanal dünyada yaşayan insan hakikatten kopuktur. Bu yüzden er veya geç yabancılaşma yaşayacaktır...

Yaban romanındaki Ahmet Celal ise kendi cinsine, daha doğrusu topluma yabancılaşır. Köylüyle/toplumla sağlıklı ilişki kuramayan Ahmet Celal’i bekleyen şey gelecekte tıpkı Samsa’da olduğu gibi kendine yabancılaşmaktır. Çünkü insanın topluma yabancılaşmasının ileriki safhası kendine yabancılaşmadır. Batı insanı geçen yüzyılda kendine yabancılaşma evresini yaşmışken, Doğu insanı bu yüzyılda topluma yabancılaşma yaşamaktadır. Çünkü modernizmin etkilerini daha yeni yeni hissetmektedir. Bu yüzden Doğu insanını bekleyen bir sonraki evre Samsa olmaktır. İçinde bulunduğumuz yüzyıl insanı topluma ve kendine yabancılaştırmak, Samsa gibi böcekleşmeye doğru sürüklenmektir. Bunu da kendimin, kendime yabancılaşmasından anlıyorum.