Genellikle siyasi gündeme dair ve Türk Milliyetçiliğinin özne olduğu yazılar yazmaya çalıştığımı arkadaşlarım yakinen bilmekte.

Sorunları, yanlışları ve ülkemize, milletimize yapılan ihanetleri sürekli yazmak ve okumak bazen insanı hem bezdiriyor ve hem de yoruyor.

Maalesef ülkemizde siyaset “nefretler ve kızgınlıklar” üzerinden günlük tartışmalarla dolu ve bu yönde yürüyor.

Dünyanın son yaşadığı olaylar karşısında Türkiye’nin ufkunu aydınlatacak ve geleceğimize ümit olacak kadrolar ve iddalı projeler henüz halkımızın gündeminde tartışılmıyor.

Muhalefet sorunların çok büyük olduğunu söylüyor ama bu sorunları önem sırasına göre gündemine almadığı gibi anlaşılır net çözüm yolarını ve iddalı projelerini de ortaya koymuyor ya da koyamıyor.

İşleri hangi fikri alt yapıya sahip kadrolarla düzelteceğini söylemiyor.

İktidar ise başta ekonomi olmak üzere bir çok sorunun varlığını kabul ediyor, fakat bizden başkası çözemez (!) iddası ile Türkiye’nin karşı karşıya olduğu hayati sorunların 20 yıllık iktidarılarının sebeb olduğu gerçeğini görmezden geliyor.

Ve halkında görmemezlikten gelmesini istiyor.

Siz de görmeyin diyor.

Hızla sürüklendiğimiz ekonomik kaosa çözüm olarak dev bir “devlet destekli konut yapım projesi” açıklandı. Türkiye’nin 81 ilinde ev sahibi olmayanlar için 200.000 konut yapım projesi !..

Bugün sizlere yazılarımda çok fazla konu etmediğim, bir Türk Milliyetçisinin gözünden mevcut sorunlara çözüm için bazı projelerin başlıklarından bahsetmek istiyorum.

Hani diyorlar ya !..

Siz gelseniz ne yaparsınız, işleri nasıl düzeltirsiniz?

Anlatmaya çalışalım.

Doğru tedavi bildiğiniz gibi doğru teşhisten geçer.

Acile gelen komalık bir hastaya hekimler ilk müdahaleyi önce hayati fonksiyonların ne durumda olduğuna bakarak başlar.

Ateş, nabız, tansiyon ve sonrasında da bazı önemli teşhisler için acil kan tahlili ister.

Bu arada ilk tespit ettiği belirtileri tansiyon, nabız ve ateş gibi onları düşürmekle ile başlar.

Önce hastanın hayati risklerini ortadan kaldırmaya çalışır.

Sonra asıl hastalığın kaynağı ile ilgili teşhis işlemlerine başlar.

Sorunlar yumağı halindeki ülkemizde de işe en önemli ve en büyük tehdit olan hayati sorundan başlamak gerekir.

Milletinin her ferdini ve çekirdek aileyi doyurmak , korumak ve insani yaşam ortamını sağlamak iktidarların ilk ve en önemli asli görevleridir.

Bu işin olmasının ilk adımı da “Milli Serveti” korumak, çoğaltmak, talan ettirmemek, ve soydurmamaktır.

Bugün halkımızın çoğunluğu “milli servetin” talan edildiğine ve iktidar şemsiyesi altında büyük soygun ve hırsızlıklarının yapıldığına inanmaktadır.

Öncelikle milletin yeniden güven duyacağı bir yönetim ile yapması gereken ilk şey ülkenin talan edilmesine dur demek, haksız vurgun ve kazançların kapılarını kapatmaktır.

Kan kaybını durdurmak gibi !..

Gelecek siyasi kadronun en büyük yaptırım gücünün kaynağı halkın gözünde “bunlar yemez ve yedirmez, yiyenin de midesinden söker alır. Hesabını sorar !..” düşüncesine inanmasındadır!.

Rahmetli Türkeş liderliğinde, 1977 yılında MHP’nin koalisyon ortaklığında, rahmetli Gün beyin şahsında simgeleşen, Gümrüklerde var olan rüşvet ve yolsuzlukların sona erdirilmesinin efsaneleşen icraatlarını hatırlayın.

Şimdi bu noktayı işaret ettikten sonra da iktidarın yeni bir projesine ve buna karşı söyleyeceklerimize gelelim ve Türk Milliyetçileri “yürütmede” var ve etkin olunca yapacaklarına ilan edilen konut projesi üzerinden bir örnek verelim.

Konumuz yeni açıklanan konut sorununu çözmek için sunulan dev proje ?!!

Şehirleri yatay da olsa büyütmek, sorunları bitmeyen şehirlerin sorunlarını da yanlışta ısrar ile büyütmektir.

Alt yapı, işsizlik, kırsaldan köye göç, gıda başta olmak üzere şehirlerin ihtiyaçları için lojistik hizmetleri, ilave sağlık ve eğitim yatırımları vs.

Konut sektöründe ki ihtiyacın çözümü sadece şehirlere yoğun inşaatlar yapmak değildir.

Yapılması gereken ve 75 yıldır adı bile gündeme gelmeyen çok önemli bir iş vardır.

O da 1950’den beri değişmeyen “köy yerleşim sınırlarıdır.”

Nedir “bu köy yerleşim sınırları ?”

Henüz Büyükşehir statüleri yok iken şehir ve kasaba sınırları içinde olan köylerin yerleşim alanlarının o günkü sınırları çizilmiş ve bunun dışında köyün nüfüsü artsa bile ruhsatlı yeni inşaat izni almanın yolu kapatılmıştı.

Halen bu sınırlar ve bu yasa geçerli.

O yıllardan beri Köyden Şehre göç teşvik edilmiş ve Şehirlerin büyümesi, sanayinin gelişmesi için Köy yerleşimleri büyümeye kapatılmıştı.

Bizim gençliğimizde ve üniversite yıllarımızda köyden-kente göç çok hızlı idi ve kırsalın nüfusunu azaltmak “TARIM TOPLUMUNDAN SANAYİİ TOPLUMUNA “ geçmek iktidarların ve devletin öncelikli politikası idi.

Bugün artık bu dengesiz göçle ortaya çıkan yanlış gerçeği görerek hala şehirleri büyütecek ve onların cazibesini arttıracak projeler yapmak ne kadar doğrudur?

Türk Milliyetçileri o yıllarda “TARIM KENTLERİ” projesi ile “tarım ile sanayi” dengesini kurmak ve artan nüfusu Anadolu coğrafyasına dengeli olarak dağıtmak, şehirlere yoğun yığılımı önlemek; sağlık, eğitim ve iş imkanlarını küçük ve orta ölçekli olarak yurdun her köşesinde ulaşılabilir hale getirmek için iddalı teklifler sunmuş ve çalışmalar yapmıştı.

Rahmetle andığımız hocamız Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN, “Köyden Kente” göçü, Türk Toplumunda sosyolojik değişiklikleri , Tarım ve Sanayi toplumunu anlatan kırkı aşan ciddi kitaplar yazmış, tespitler yapmış, tedbir ve çözümler içinde biz Türk Milliyetçilerine ufuk açmış, ışık olmuştur.

Son yıllarda tarımın önemi toplumun her kesimi tarafından çok daha iyi anlaşıldı.

Büyükşehirlerde mahalle statüsü kazanan ve köy olarak tanımlanmayan yerleşim alanlarında 1950 den beri değişmeyen “köy sınırları” değişmeli, kaçakta olsa mahallenin en son evinden 500-750 metre dışından geçen yeni sınırlar coğrafi duruma göre yeniden çizilmeli ve hızla imar planları hazırlanmalıdır.

Zaten belediye hizmetleri bu kırsal mahalle adıyla köylere zorunlu olarak Büyükşehir statüsünden dolayı gelmiş ve suları dahil Büyükşehirlere devredilmiş durumdadır. Büyükşehir belediye başkanlığında oy kullanan bu kırsal statülü mahalleler, otobüs ve çöp hizmetleri verilmesine rağmen imarsız olmaktan öte imar yasaklı durumdadır.

Oy verirken, şehirlisin her hizmeti alma halkın var ama imar planı yapma yasaklısısın.?!

Yapılacak olan kırsal mahalle imar planlarının hedefleri şu olmalıdır.

1- Köylerden şehir ve kasabalara göçü önlemek, şehirlerin pahallı olan alt yapı ve hizmet yükünü hafifletmek.

2-Köy üretim ekonomisine göre yapılacak imar planlarında küçük ölçekli aile işletmesi odaklı tarımsal üretim alanları oluşturmak.

3-Şehirden, Köylere ters göçü başlatmak ve bu sayede şehirlerde ki sermaye, bilgi sahibi ve eğitimli emekli atıl nüfüsü özledikleri doğada üretime katmak.( son yıllarda ciddi bir çoğunluk şehirlere yakın köylere yerleşmek istiyor ama uygun imarlı arsa bulamıyor.)

4- Tarımsal üretimi kırsal nüfüsün artışına göre küçük işletmeler halinde planlamak.( mandıra, sebze, meyve kurutma, aromatik bitkilerin yaş ve kuru üretimi, geleneksel yiyecek, turşu, salça ve reçel üretimleri gibi.)

Kırsal nüfüsün ters göç sayesinde artışının ekonomiye katkısı yanında sosyolojik, psikolojik daha bir çok müspet katkısınında olacağı açıktır.

Bilinen sosyolojik bir tespit var :Dikey yerleşimde komşuluk ve yardımlaşma yok denecek kadar az.

Yatay köy tipi yerleşimde komşuluk, yardımlaşma ve dostluk en yüksek seviyede.

Test etmek kolay. Apartmanda kaç kişi ile samimi görüşüyorsunuz, yazlık sitenizde kaç kişi ile ?!

Şehirlerde ki çok katlı imar rantının ve betonlaşma başta olmak üzere yoğun nüfus artışının sebeb olduğu bir çok olumsuz duruma da bu hamle ile son verilmiş olacaktır.

Halen Büyükşehirlerin hizmet götürdüğü bu köy halinde ki mahalleler hem düzenli yapılara sahip olacak ve hem de yatay yerleşime sahip yeni cazibe merkezleri haline gelecektir.

Şehirlerdeki arsa rantını ve müteahhit vurgunlarını önlemenin ilk yolu “Köy Yerleşim Sınırlarını” yeniden belirlemek ve katı imar kararları ile yatay yerleşimi teşvik etmektir.

Türkiye’de mevcut sorunları çözmenin yolunun sadece uygulamadaki sistemleri düzeltmekle ve doğru, dürüst kadrolarla yönetmekle olacağını zannedenler yanılır.

Artık bir çok sorunun kaynağı bizzat uygulamaların ve sistemin kendisidir.

Yeni kurumlara, sistemlere ihtiyaç vardır.

Yeni sivil ve resmî örgütlenmelere ihtiyaç vardır.

Bu konulara hazırlıklı hangi siyasi kadrolar var sizce ?!..

Elbet var !..

Sağlık, Eğitim, Tarım, Teknoloji, Ekonomi, Adalet, Güvenlik, Sanayi, Ticaret gibi her sahada devrim yapacak özgün çalışmaları cesurca liyakat ve ehliyet ile başaracak vatansever “Milliyetçi” kadroların varlığına sahibiz.

Milli servet niteliğindeki bu ehliyet ve liyakat sahibi, karşılaştıkları her sorunu pratik çözümlerle dürüstçe millet yararına çözecek kadroların tek engeli “yürütmede” var olmayan siyasi iradeleridir.

Türk Milliyetçilerinin siyasi olarak dağılmışlığı, yetişmiş kadrolarının da israfına ve milletimize hizmet verme fırsatlarına mani olmaktadır.

Eğer okumaktan sıkılmaz iseniz,

Rahmetli Türkeş’ten öğrendiğimiz usul ve hedefler ile Sağlık,Tarım, Sanayi, Teknoloji, Eğitim ve Ekonomi alanında yeni yapılanmalar ve yapılması gereken projelerden bahsederek tartışamaya açabiliriz.

Sağlıkla kalın.

Hakkı Şafak Ses