İlk başta "insan" sanırsın, sonra anlarsın ki aslında kurbağa gibidirler; kaygan, pürüzlü, sana zarar vermeyecekmiş gibi duran ama bir anda sıçrayıp seni şaşırtan türden.
Kişiliksiz tavırları, bakışlarından, sözlerinden, hatta suskunluklarından belli.
Sürekli gündemde kalma çabası içindedirler.
Unutulmaktan öyle korkarlar ki, sahte gülüşlerle, yapmacık hikâyelerle kendilerini hatırlatmaya çalışırlar.
Çünkü yalnızlıktan korkarlar.
İlk başta "insan" sanırsın, sonra anlarsın ki aslında kurbağa gibidirler; kaygan, pürüzlü, sana zarar vermeyecekmiş gibi duran ama bir anda sıçrayıp seni şaşırtan türden.
"Adam" dersin, "duruşu var" dersin... Meğer içinde kene gibi yapışkan, enerjini emen, seni sömüren biriymiş.
Zamanla sülük olurlar; varlığını senden beslerler.
Sonra böcek gibi her delikten çıkmaya başlarlar; sinsice, sürünerek.
En sonunda da yılan kesilirler: soğuk, kaygan, ama parlak ve aldatıcı... Uzak durmak istersin, bir şekilde seni yine de cezbetmeyi başarırlar.
Bir de en tehlikelileri vardır: Ne oldukları en başta anlaşılmaz.
Duruşları düzgündür, konuşmaları etkileyicidir. Güven verirlermiş gibi görünürler.
Sen onlara sır verirsin, akıl verirsin.
Zamanını verirsin, vicdanını bile kullanırsın onlar için.
Sonra dönüp seni ısırırlar.
Hem de hiç beklemediğin bir anda ve yerden.
Her ne olursa olsun...
Kim olursa olsun...
Sen affedici ol.
Sakinliğini koru.
En çok da dürüst ol; kendine ve başkalarına.
Söylediklerinle yaptıkların birbirini tutsun.
Hiçbirini yapamıyorsan...
Sessiz ol.
Öyle sessiz ol ki, öldüğünü bile duymasınlar.