Ayrımcılık, ötekileştirme ve hatta yok sayma siyasetlerinin sonunun gelmesinde kuşkusuz ki Kürtlerin sürdürdükleri mücadele ve direncin de önemli bir payı var.

Kin ve nefrete açılan ilk kapı tahrik; atılacak ilk adım da karşınızdakileri çıldırtacak ve kızdıracak lafları etmektir.

Ardından da tahrike devam ederek en kutsal emanetlerinden pay ve taleplerde bulunmaktır.

Böylece toplumda kin ve nefretin kapılarını sonuna kadar açmış olursunuz !

Namus olarak iman ettiğiniz ve gelecek nesillere vermek üzere atalarınızdan emanet olarak aldığınız her şeye göz diken ve de pay isteyen adamlar karşınıza geçip küstahça konuşur ve yazarsa önce tahrik olup sonra da bu talepleri yapanlara kin ve nefret duymaz mısınız ?

Bu durumda kin ve nefretin ortaya çıkmasına kim sebep olmuş oluyor?

Kin ve nefret ortamını kim ateşliyor ?

Kin ve nefrete sebep olan mı?

Yoksa namusuna göz koyana karşı kin ve nefretle ayağa kalkan mı?

Vatan namustur !

Vatanından pay istiyorlar, parça koparmak istiyorlar ve silaha sarılıyorlar !

Birileri de Kürtler haklı, paylaşın vatanınızı ve devletinizin resmi dilini diyorlar !

Kin ve nefret tohumlarını küstahça ortalara saçıyor ve vatan namus diyen Türkleri ağır tahrik edecek bir bildiri yazıyorlar ve yayınlıyorlar.

Bu bildiriyi sözde Müslüman ve sözde kendilerince aydın 141 adam imzalıyor.

“… Bölgenin dört ülkesine dağılmış Kürt nüfusunun bulunduğu her ülkede tâbi tutulduğu baskı, ayrımcılık, ötekileştirme ve hatta yok sayma siyasetlerinin sonunun gelmesinde kuşkusuz ki Kürtlerin sürdürdükleri mücadele ve direncin de önemli bir payı var. Kürt halkının bu tip tutumlara maruz bırakılmasının en büyük sebebi ise kendilerine ait bir devletlerinin olmayışı kadar yaşadıkları ülkelerin demokratik ve insan haklarına duyarlı yönetimlere sahip olmamasıdır.”

Bir paragrafta üç ihanetin itirafı var ;

1- Türk devleti diğer üç ülkede olduğu gibi Kürtlere baskı, ayrımcılık ötekileştirme ve yok sayma uygulamaları yapmıştır. Saddamın ve Esatın yaptığını yapmıştır.

2- Kürtlerin sürdürdükleri mücadele ve direnç (silahlı) sonucunda mecbur kalındı ve “barış (!)” umudunun fırsatı doğdu. ( Yuh ki yuh.)

3- Kürtlerin yaşadıkları her şeyin sebebi bir “devletlerinin” olmamasıdır.

Şimdi de ihanetin çırılçıplak itiraf edildiği şu satırlara bakalım:

“…Kuşkusuz ki bu umut, özellikle de Kürtler açısından bir barış ve özgürleşme umududur. Bu umudu hayata geçirecek ve barışı mümkün kılacak olan ise öncelikle siyasal, kültürel ve hukuki hakların sağlanmasıdır. Siyasal haklar yerine göre federasyon, özerklik, eşit yurttaşlık veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi; kültürel haklar ise dilin resmi dil de dahil olmak üzere her alanda kullanımı, bölge isimleri ve eğitim üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması; hukuki haklar ise cezaevi şartlarının düzeltilmesi, haksız mahkumiyetlerin ve tutuklulukların kaldırılması, kapsamlı bir af çıkarılması, el konulan mülklerin sahiplerine iadesidir. �Dünya üzerindeki benzeri uygulamalardan da hareketle, bu hakların anayasal bir güvenceye kavuşturulmasının gereği oldukça açıktır. Birçok meselenin zamanla daha da belirginleşeceği bu yolda yapılması gereken bir an önce ilk adımların atılması ve sürecin kısır iç siyasi çekişmelere maruz bırakılmamasıdır.�Ülkemiz, bölgemiz ve insanlık açısından çok önemli olan bu sürecin hayata geçirilmesi için tüm siyasi partileri ve sivil toplumu, ülkemizi maddi ve manevi açılardan yoksullaştıran ve bölge halklarını birbirine düşmanlaştıran bu sorunu aşmak için el ele vermeye çağırıyoruz.”

Dört ülke !

Türkiye, İran, Irak ve Suriye !

Bölgenin dört ülkesine dağılmış Kürtler !

Bu cümleyi en son ABD ve AB işbirlikçisi çevreler ve taze başkan “sarı çıyan” söylemişti.

Toprak, yönetim iradesinde paylaşma ve ikinci resmi dili, Kürtlerin adına “Bölücülere” verin kurtulun diyor bu namus kavramında anlaşamadığımız zerzevat !

“Halkı kin ve tahrikle” suçlama ve dava açma ve de tutuklama işlemi milliyetçiler ve vatanseverler söz konusu ise Cumhuriyet savcılarımız ve hakimlerimiz çok hassa davranıp hemen harekete geçiyor?

Bu bildiriye imza atan 141 adam kimi tahrik ediyor?

Kimin namusuna ve kutsallarına dil uzatıyor?

Kimleri tahrik edip kin ve nefret sahibi yapıyorlar ?

Türkiye Cumhuriyetinin vatan ve dil birliğinden yana olan tüm vatandaşlarımızı tahrik ederek, kin ve nefret tohumlarını, milletin sosyal barışını dinamitlemek için ortaya saçmış olmuyorlar mı!

Bizim gözümüzde bir Türkün “eşine” göz koymakla vatanına göz koymak arasında hiç bir fark yoktur.

Türk töresidir bu !

Bu aşağılık “esfele safilinler” bizden sözde Kürtler adına fakat aslında “bölücüler” adına istedikleri şeyin ağır tahrik sebebi olduğunu bilmiyorlar mı?

Elbette biliyorlar.

İnadına yapıyorlar.

Kimlerden destek alıyorlar?

Kimlere güveniyorlar?

Yayımladıkları bildirinin tümünü buraya alma sabrını gösteremedim. Bu bildiriye imza koyan necis isimleri de yayımladıkları bildiriyi de merak edenler “müslüman (!) Aydınlar” bildirisi yazsınlar internete ihaneti görsünler.

Ve tabi ki esas görmesi gerekenler kimler ?

Savcılarımız ve hakimlerimiz !

Hem ihbar ediyorum ve hem de şikayetçiyim !

ZAFER PARTİSİ Genel Başkanı Sn. ÜMİT ÖZDAĞ “kin ve nefret” suçlaması ile tutuklanıp cezaevine atılırken bu emperyalist uşağı 5. Kol elmanı 141 adama dokunulmaz ve tek soru sorulmaz ise Türk milleti kimin adaletine güvenecek ?

Devletinin karşısında boynu kıldan ince Türk milliyetçilerinden ve vatanseverlerden hesap sormak kolay.

Görelim bakalım Silivri’nin yolları devrana göre ne gösterecek ?

Hakkı Şafak Ses